27 Ocak 2011 Perşembe

ARAYIŞ-BİR HİDAYET HİKAYESİ (ERKAM TAKVİMİ ARKASI)

Yahudi bir ailenin oğlu olarak, New York'ta doğup büyüdüm. Ailem Yahudi olmasına rağmen ateistti. Annem de babam da Tanrı'ya inanmazlardı. Daha küçücük bir çocukken bana, Tanrı'nın mevcut olmadığını, dinlerin safsatadan ve ikiyüzlülükten ibaret olduğunu söylediler. Tabii, Darwin'in evrim teorisine inanıyorlar, evrenin ilâhî bir planla yürüdüğünü kabul etmiyorlardı. Ailemin Yahudilikle de bir alâkası yoktu. İşte çocukluğum böyle bir çevre içinde geçti.

Ancak aile çevremin telkinleri, kendi kendime düşünebilir yaşa geldiğimde etkisini yavaş yavaş kaybetti.

Eğitimimi bitirdikten sonra, New York'ta üç yıl öğretmenlik yaptım. Bu arada, 1960'ların ortalarında Batı gençliğini saran savaş aleyhtarı toplumsal ve siyasi hareketlere, gösterilere de katılmaya başladım. Bütün bunların beni çok değiştirdiğini hissediyordum. Hayatım belli bir noktaya doğru akıp gidiyordu. Hayatımı müthiş bir öfke ve düşmanlık kaplamıştı. Geçmişime, geleceğime, hatta tüm bir hayata olumsuz bakıyordum. Amerika'nın gelişmemiş kırsal bir bölgesi olan New Mexico'ya göçtüm.

Bu dağlık bölge, müthiş özelliklerle doluydu. Dağlarda bir yerde küçük bir toprak satın aldım. Burada bir tahta kulübe yapıp yaşamaya başladım. Dağlarda yaşadığım on yıl, benim hayatımın en müthiş on yılıdır. Bu bölgede edindiğim dostlarımla, bitkilerimle, hayvanlarımla çok güzel günler geçirdim. Bana çok şey öğrettiler. Yeryüzünde, en basit bir şekilde nasıl yaşanacağını öğrettiler. Bitki yetiştirmeyi öğrendim. Gün ışığından faydalanmanın teknolojisini tabiatta gördüm. Yeryüzünün işleyişini, mevsimlerin geliş gidişini, bitkilerle hayvanların bir arada yaşamalarındaki dengeyi, aralarındaki uyumu hep burada öğrendim. Elektrikle değil odunla ısınıyor ve aydınlanıyordum. Yemeğimi odunla pişiriyordum. Suyumu kendim bulmak zorundaydım. Kısacası, çok basit bir hayatım vardı ve bu hayatı çok seviyordum. 

Bu arada, o bölgede yaşamakta olan bazı Kızılderililerle dostluk kurdum. İbadetleri ilgimi çekerdi öteden beri. Bir süre beraber oldum ancak tatmin olmadım. Sonra budist meditasyona başladım. Üç yıl uyguladım. Rûhen büyük bir rahatlama veriyordu fakat içimdeki büyük boşluğu bu da doldurmuyordu. Allah'ı arayış serüvenimin bir sona doğru yaklaştığını hissediyordum.

Dağlardan ayrılıp Lama'da yaşamaya başladım. Hayat, burada da çok basitti. Güneşten elde ettiğimiz elektrikle aydınlanıyorduk. Musluk suyu yoktu, suyumuzu kuyulardan çıkarıyorduk.

Hayatım Lama'nın İslâmiyet'le ilgili derslerini almaya başlamamla birlikte birdenbire değişti. Aydınlığı bulmuştum. Öğrendiklerimi hemen uygulamaya başlamalıydım. Nasıl bir şey olduğunu yaşayarak görmeliydim. İslâm'ın bu çağırışına cevabım "evet" oldu ve kelime-i şehadet getirerek müslüman oldum.

İslâm'la Hayat Bulanlar, Erkam Yayınları

(26.01.2011 Erkam Takvimi Arkası)

24 Ocak 2011 Pazartesi

SEHER BEREKETİ (ERKAM TAKVİMİ ARKASI)

Gönüller sultânı Hz. Mevlânâ'ya, hikmetini anlayamadıkları bir mesele sorarlar:

"Efendim! Etrafımıza baktığımızda görüyoruz ki, köpekler, diğer bazı hayvanlar gibi eti için kesilmiyorlar. Üstelik sair hayvanlara nazaran, bir batında çokça yavruladıkları halde bir türlü çoğalamıyorlar. Lâkin, insanlar ibadet kastıyla ekseriyetle koyunları kurban etmekte ve eti ile de gıdalanmaktalar. Koyunlar bu kadar çok sarfiyatın zıddına, umûmiyetle bir batında tek kuzu yavrularlar. Ama yine de sayıları bir türlü eksilmez, hatta aksine artar. Koyunlardaki bu bereketin hikmeti nedir acaba?"

Hz. Mevlânâ (k.s), soruyu tebessümle dinledikten sonra, şu hikmetli cevabı verdi:

"Ne ibrettir ki hayvanlarda müşahade ettiğiniz bu hâl, seher vaktinin bereketine bariz bir işarettir. Çünkü seherler, rahmet ve feyzin sağanak hâlinde boşandığı vakitlerdir. Köpekler, gece boyunca havlayıp dururlar, ancak seher vakti uykuya dalarlar. Koyunlar ise, seher vaktinde uyanıktırlar. Bu yüzden, seher vaktinin bereketinden paylarına düşeni alırlar."


Kur'an-ı Kerim'de Rabbimiz mü'minleri tarif buyururken,

"Onlar seher vakitlerinde tevbe istiğfar hâlinde olurlar." (Zâriyat,18) buyurmuştur.


Cüneyd-i Bağdâdî Hazretlerini vefatından sonra  rüyasında gören bir hürmetkârı sorar:

"Üstad! Senin bir çok iyiliğin ve fazîletin vardı. Kim bilir Rabbim hangisine ne türlü sevaplar lutfeylemiştir!"

Şöyle cevap verir büyük velî:

"Hepsi bir yana, seherde kıldığım iki rekat namaz bir yana!" 

(ERKAM TAKVİMİ ARKASI-24.01.2011)

11 Ocak 2011 Salı

ALLAH KİMLERİ SEVER? -ÂYET VE HADİSLERLE- (ERKAM TAKVİM ARKASI)

"Allah muhsinleri (dürüstleri, güzel davrananları, ihsan ve ikram ehlini) sever." (Bakara,195)

"Şüphesiz ki Allah, çok tevbe edenleri de sever, çok temizlenenleri de sever." (Bakara,222)

"Allah, sabredenleri sever." (Âl-i İmran,146)

"Muhakkak ki Allah, kendine dayanıp güvenenleri sever." (Âl-i İmran,159)

"Allah, âdil davrananları sever." (Hucurât,9)

"Muhakkak ki Allah, muttakîleri sever." (Tevbe,4)

"Allah, kendi yolunda bünyân-ı marsûs (parçaları kurşunla kenetlenerek yekpâre hâle gelmiş sağlam bir binâ) gibi saf bağlayarak çarpışanları (cihad edenleri) sever." (Saff,4)

"Allah, takva sahibi, gönlü zengin ve kendisini ibadete vererek şan ve şöhretten uzak duran, nefsinin ıslahı ile meşgul olan kulunu sever." (Müslim; Zühd,11)

"Allah Teâlâ, gençliğini Allah'ın tâatinde geçiren genci sever." (Suyûtî; Câmiu's-Sağîr,I,65)

"Allah, bakıma muhtaç ehl-ü ıyâl sâhibi olup dilencilik ve haram kazançtan kaçınan fakir mü'min kulunu sever." (İbn-i Mâce; Zühd,5)

"Allah -azze ve celle-, bir iş yaptığında sağlam ve güzel yapan kişiyi sever." (Deylemî; Müsned,I,157)

ERKAM TAKVİMİ ARKASI (07.01.2011)