23 Haziran 2010 Çarşamba

PABUCU DAMA ATILMAK (ERKAM TAKVİM ARKASI)

Bugün, bir atalar sözü olarak dilimize yerleşmiş olan "pabucu dama atılmak" deyimi, Âhilik'ten kalma bir güzellik...

Âhilik geleneğinin devamı olan Osmanlı esnaf teşkilâtı, son derece sağlıklı işleyen bir kuruluştu. Bu sistemde, her esnaf birliğinin bir kethüdası bulunur, bu kethüda, o meslek dalının inceliklerini, kanunlarını, yönetim biçimini iyi bilir, esnafın çalışma düzenini ve dürüstlüğünü denetlerdi.

Esnaf ile kethüda arasında, yiğitbaşı denilen bir kişi bulunur, sanatında hile yapanlar olursa, yiğitbaşı tarafından tesbit edilerek kethüdaya bildirilir ve gerekli cezai işlem başlatılırdı. Yani bugünün TSE kontrolörlüğünün benzeri bir yapılaşma.

Herkesin meslek ahlâkına özen göstererek çalıştığı o dönemde, yanlışlık yapanlar da olurmuş. Yapılan bir çarık, çabuk sökülen yahut delinen ayakkabı sebebiyle şikâyet olursa, kethüda çarıkçılar yiğitbaşını çağırıp tahkikat yaptırır ve eğer bir îmâlât hîlesi söz konusu ise ilgili usta çağırılır, esnafın ileri gelenleri, yiğitbaşı ve diğer meslek temsilcileri huzurunda kethüda tarafından tekdir edilir. Aldığı ücretin müşteriye geri verilmesi sağlanır ve dava konusu olan ayakkabı da kullanılmamak için dama atılırdı.

Bir esnafın yaptığı ayakkabının dama atılması, o usta için büyük ayıp olup meslekteki şeref ve îtibârını sıfırlar ve müşterisinin azalmasına yol açardı. Bu uygulama, bütün esnaf teşkilatı için bir genelleme niteliğinde olup birisi hakkında "pabucu dama atıldı" denilmesi, artık o meslekten ekmek yemesinin zor olduğuna işaret sayılıp esnafın titiz çalışması temin edilmiş olurdu.

SALÂVAT (ERKAM TAKVİM ARKASI)

Allah Rasülü (s.a.v)'nün hakîkatinde hayat bulan Hak dostları, salât u selam getirmek ve bu vesileyle Allah Rasülü (s.a.v)'ne yaklaşmaktaki fazîletleri şöyle sıralamışlardır:

1-Emr-i ilâhîye imtisâl ile Cenab-ı Hakk'ın ve meleklerin salavâtına muvâfakat edilmiş olur.

2-Günahların affedilmesine vesiledir.

3-Kıyâmette Rasûlullah (s.a.v), onun yanında olur.

4-Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz, salât okuyana mukabelede bulunur.

***5-Her salât getirenin ismi, Peygamber Efendimiz (s.a.v)'e arz edilir.

6-Salât u selâm okuyan kimse, Allah ve Rasûlü'nün muhabbetini diğer muhabbetlere tercih etmiş olduğu için, O'nun ahlâkıyla ahlâklanmada seviye alır, kötü ahlâktan kurtulur, fazîlete erer.

7-Nebiyy-i Ekrem'in kendisine olan muhabbeti arttığı gibi, onun da Efendimiz (s.a.v)'e olan muhabbeti devam eder ve katlanarak artar.

8-Allah Teâlâ'nın rahmetinin üzerimize inmesine vesîledir.

***9-Unutulan sözün hatırlanmasına vesîle olur.

***10-Duâların kabûlüne vesile olur.

11-İlâhi itâba mâruz kalmaktan korunur.

12-Allah Teâlâ, Nebîsine salât eden kulunun işlerinde ona yeter ve onun hem dünya hem de âhiret kederini izâle eder.

NOT: BU SON DERECE FAYDALI BİLGİLERDEN ÖTÜRÜ ERKAM'DAN ALLAH RAZI OLSUN...

10 Haziran 2010 Perşembe

RABBİMİZİN RIZASINI İSTEYELİM

Hedefimizi yüksek tutmalıyız. Hangi hedef bu? Maddi refah? Makam mevki? Kariyer? Tabii ki hayır. Allah'a yakınlık. Allah'a yakın olmayı isterken korkak olmamamız gerek. Bunu Cenab-ı Hak bize öğütlüyor. 'Ya Rabbi, beni Cennet'ine al yeter, fazlasını istemem.' diye bir duayı tasvip etmiyor. Bu kifayeti Peygamberimiz (s.a.v), dünyalık mal talebi için tavsiye etmiş. "Ya Rabbi! Muhammed hanesini kifayet miktarı rızıkla rızıklandır!" diye dua etmiş. Eline geçen ihtiyaç fazlasını hep dağıtmış. Ebedi hayatımız için Rabbimizden her zaman, bıkmadan usanmadan istemeliyiz. 'Ruyetullah Cennetini istiyoruz Ya Rabbi! Cemalini görmeyi, Peygamber Efendimiz'in cemalini görmeyi istiyoruz Ya Rabbi! Seni çok seviyoruz Allah'ım! Ashab-ı kiramı, evliyaullahı,Allah dostlarını çok seviyoruz Ya Rabbi!' demeliyiz. "Kişi sevdiğiyle beraberdir." buyurmuş ya Peygamberimiz, işte biz buna sığınmalıyız. Biz tüm gün başımızı seccadeden kaldırmasak bile, sen razı olmadıktan sonra olmaz Ya Rabbi! İhlasımızı artır Allah'ım! Bildiğimiz bilemediğimiz kusurlarımızı bağışla Allah'ım! "Bana BENDE OLMAYANLA gel ya Bayezid!" buyurmuşsun ya Ya Sübhân! Sende olmayanla, ACİZLİĞİMİZLE bizi kabul et ya Rabbi!

Oldunsa vakıf aczine,
Edna amel bir dağ olur!
Çürüklerin hep sağ olur,
Zehrin kamu bal-yağ olur.
Dağlar yemişli bağ olur,
Cümle cihan bostan sana!

buyurduğu gibi büyük Allah dostunun, bizi aczini idrak edenlerden eyle. Marifetin, Allah'ı bilmenin tadını nasib eyle bize! Allah'a yakınlığı istersek, nasıl ki ODTÜ,BOĞAZİÇİ koyan öğrenci çalışır,çabalar,daha düşük puanlı bir üniversiteye de girse yine başarılıdır; biz de Cemalullah'ı istersek, geçimimize çalışırken asıl gayemizi, ebedi mutluluğu ön planda tutarsak, Rabbim NİYETİMİZİN TEMİZLİĞİ ÖLÇÜSÜNDE bize, -bizi bizden çok daha iyi bilmesi- nedeniyle ebedi hayatımızdaki yerimize yerleştirir. Çünkü müstehakkımızın ne olduğunu en iyi O (C.C) bilir. Ama biz, 'Ya Rabbi! Beni cehennemden kurtar!' diyerek yalnızca kendimiz için namaz kılar oruç tutar, içimizdeki kıskançlık,affedememezlik,kendini beğenme gibi duygulardan kurtulma yönünde çabalamazsak, kendimiz için istediğimizi başkaları için de istemezsek, 'Tüm ümmeti Muhammed'i affeyle Ya Rabbi!' demezsek, ibadeti de dünya matematiği gibi kendi sevap tartımızı artırmak olarak değerlendirirsek, tıpkı üniversite sınavında hedefini düşük koyup çalışmasını da 'nasıl olsa hedefim küçük,az çalışma bana yeter' diye yetersiz tutan öğrencinin sınavı kazanamayacak noktaya gelebilmesi gibi, Allah korusun ebedi saadeti de kaybedebiliriz! Rabbimizin rızasının olduğu yerlerde bulunalım, her gün kaç insana 'Allah razı olsun.' dedirtebildik ona bakalım! "Ben hastalandım sen Ben'i ziyaret etmedin!" diyecek Cenab-ı Hak! Kul ona diyecek ki: "Nasıl olur Ya Rabbi, sen hastalanmazsın ki!" "Filanca kulum hastaydı, onu ziyaret etmedin! Eğer etseydin, Ben'i onun yanında bulacaktın!" diyecek. Allah'ın rızasını kazanacak, rahmeti celbedecek o kadar çok fırsat var ki aslında dünyada! Mesele nefse muhalefet ile bunları görebilmekte. Çok istediğimiz bir eşyayı alabilecek para elimizde iken, ondan o anda vazgeçip götürüp o parayla bir yetimin, bir hastanın ihtiyacını can-ı gönülden karşılamak! Belki bir hareketle Rabbimizin sonsuz merhamet denizini dalgalandırmak! Büyük Yûnûs:

Cennet cennet dedikleri,
Birkaç köşkle birkaç hûri,
İsteyene ver sen ânı,
Bana seni gerek seni!

diye aşkını dökerken bunu vurgulamıyor mu!

Hem malım,mülküm,evladım her türlü dünyalığım mamur olsun, etrafımda insanlar ne durumda araştırmayayım, hem de ebedi hayatım mamur olsun, olmuyor! Ruh rahat etmez, nefis rahat ederse ruh rahat etmez!!!